Ülke, şehir, il içe fonksiyonu ile beraber form kontrolleri ve veri tipleri güncellenmesi tamamlandı.Burs evrakları ve işaretlenmesi ve bildirimleri test ediliyor...
Kelimenizi yazmaya başlayın ve aramaya başlamak için büyüteçe tıklayın.

Şair Dertli (1772–1845) 13

Şair Dertli (1772–1845) 13

Dertli, 19.yy.’ın ön sırada gelen saz şairlerindendir. 1772 yılında Çağa’nın Şahnalar Köyü’nde doğmuştur. Asıl adı İbrahim’dir. Kara Hasan Oğullarından Bayraktar Ali Ağa ile Ayşe Hanım’ın oğludur. Kaynaklarda Şair Dertli, Karahüseyin Oğulları sülalesi’ne mensup olarak gösterilir. Yaptığım araştırmalar neticesinde Şahnalar Köyü’nde “Karahüseyin Oğulları” diye bir sülale adını bulamadım. Bu dönem ile ilgili en önemli kaynak 1845 yılı Temettuat Defteri’dir. Temettuat Defteri’nde Şair Dertli’nin kaydı, bilgileri bulunmaktadır. Burada Şair Dertli “Karahasanoğlu Ali oğlu İbrahim” olarak geçmektedir. Yine Yaniçağa İlçesi Nüfus Müdürlüğü’nde yaptığım incelemede 14 Şair Dertli’nin soy kütüğü bilgileri “Karahasanoğlu” sülalesinden çıkmaktadır. Tüm bunlardan Dertli’nin sülale adının “Karahasanoğlu” olduğu açık bir şekilde görülmektedir. 

Şair Dertli’nin doğduğu köy (Şahnalar Köyü)

Şair Dertli’nin babası Bayraktar Ali Ağa tarlalarını eken, hayvancılıkla geçimini temin eden bir çiftçi idi. Dertli, çocukluğunda köyünde sığır çobanlığı yaptı. Babasının ölümünden sonra tarlalarını işleyerek geçimin sağlamaya çalıştı. Dertli’nin arazisinin dört hisseye taksim edildiği de söylenir. Dertli’nin bir erkek kardeşi olduğunu biliyoruz. Kardeşinin adı Mehmet idi. Bu bilgiye yine 1845 Temettuat Defteri’nden ulaşıyoruz. Bunun dışında belki iki tanede kız kardeşi olabilir. Bu belgelerle sabit değildir. 

1845 Temettuat Defteri’nde Şair Dertli ve kardeşi Mehmet’in mal kaydı şöyledir: 20 sağman keçi, 4 sağman koyun, 14 erkek keçi, 4 erkek koyun, 13 erkek oğlak, 12 dişi oğlak, 1 erkek kuzu, 2 dişi kuzu, 2 kara sığır, kardeşi bakırcı ustası olduğu için yıllık 200 guruş geliri vardır. 1845 tarihinde Şair Dertli’nin hanesinde kardeşinden başka birde kardeşlik olarak Mısır’dan getirdiği Arnavut İsmail’in kaydı bulunmaktadır. Onunda katkıları ile yıllık gelirleri 1008 guruştur. Ayrıca Şahnalar Köyü’nde tarlaları vardır. Bu tarlalarıda ekilip biçilmekte ve yıllık gelirin içinde gösterilmektedir. Yıllık 1008 guruş bu dönemde hatırı sayılır bir gelirdir. Adı Şair Dertli ile anılan devrin ayanı Hendekçioğlu Halil Ağa’nın geliri 2568 guruştur. Buna göre Dertli’nin hane gelirini orta sınıf olarak görmek yanlış olmaz. 1845 Temettuat Defteri, yani bu bilgilerin kaydedildiği tarih Dertli’nin öldüğü yıla aittir.

Şair Dertli’nin yaşadığı devir “Ayanlar Dönemi” idi. Bu dönemde ayanlar söz sahibiydi. Ellerindeki yetki ve nüfusu kötüye kullanarak mal ve mülk sahibi olanlar az değildi. Dertli’nin hayatını anlatan kaynaklarda Şair Dertli’ye ait tarlaların, Çağa ayanı Hendekçioğlu Halil Ağa tarafından zorla aındığı anlatılır.  15 Bu konu üzerinde “Hendekçioğlu Halil Ağa” ile ilgili bölümde duracağız.

Şair Dertli, belki elindeki avucundakileri kaybettiği için, Çağa’yı terk etti. Dörtdivan’ın Deveciler Köyü’ndeki akrabası Ömer Ağa’nın hizmetinde çalışmaya başlamış. Fakat burada rahat edememiş, gördüğü bir hakaretten üzülerek, kimseye haber vermeden ayrılmıştır. Dertli bu yıllarda 20-25 yaşlarında idi. 

Dertli, Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’a gitti. Bu aynı zamanda Dertli’nin ilk uzak gurbetidir. Padişah 3. Selim’in çıkardığı bir ferman gereğince: ”Çiftçi ve bekar olanların, açıkça taşralıların” İstanbul’da belli bir süreden fazla kalmasını yasaklaması nedeniyle buradan ayrıldı. 

Şair, İstanbul’dan Konya’ya gitti. Burada beş yıla yakın bir süre kaldı. Bir ihtiyara ait kahvehanede ocakçılık yaptı. Bu kahvehanenin müdavimleri sanatkar, alim ve şair kimseler idi. Kahvehane ortamının nezih, derin bir havası vardı. Dertli, buradaki sohbetlerden, manevi iklimden çok etkilendi. Saz çalma becerisini burada kazandı. Hem çalıp hem de söylemeye başladı. Konya’daki yaşantısı Şair Dertli’nin hayatında önemli bir dönüm noktasını oluşturur. Kendisinde doğuştan varolan şairlik, ozanlık ruhu burada ortaya çıkmıştır. İlk eserlerini Konya’da verir. Kendisine “Lütfi” adını layık görür. 

Şair Dertli, Konya’dan bir halk ozanı olarak ayrılır. Önce Halep, ardından Şam ve Mısır’a gider. Mısır’da on sene kalır. Halk ozanı, kalfalık ve ustalık dönemini Mısır’da geçirir. Uzun süren seyahatten sonra, elinde bir saz, başında beyaz bir sikke ve yanında kardeşliği Arnavut İsmail ile birlikte memleketi Şahnalar’a döner. Dertli, Arnavut İsmail ile Mısır’da tanışmış ve dost olmuştur. Arnavut İsmail, Dertli’nin evinde kardeşi Mehmet ile kalmış ve burada evlenmiştir. 1845 Temettuat Defteri’nde “Karahasanoğlu Ali oğlu İbrahim, kardeşi Mehmet’e bağlı Arnavut İsmail  ” ifadesinden de anlaşılacağı üzere Arnavut İsmail, Dertli’nin kardeşliğidir. Bugün Şahnalar Köyü’nde bu Arnavut İsmail’in torunları vardır.

Şair Dertli, Çağa’ya Şahnalar Köyü’ne Arnavut İsmail ile geldiğinde onu baba ocağını yakan kardeşi Mehmet karşıladı. Dertli, Arnavut İsmail ve Mehmet bir hanede yaşamaya başladılar. Dertli’nin evine, toprağına bağlanması, ev-köy olabilmesi için Hafize Hanım adında dul, genç ve güzel bir hanım ile evlendirdiler. Dertli’nin bu evlilikten Ömer ve Seyit Ali adında iki oğlu oldu.  Bugün Şahnalar Köyü’nde Dertli’nin soyu “Ayanlar Sülalesi” olarak bu iki oğlundan devam etmektedir.

Dertli bir süre memleketi Çağa’da, Şahnalar Köyü’nda kalır. Zaman zaman köyünden kısa süreli ayrılıp sonra geri dönmektedir. Dertli’nin yaşam tarzı olarak en önemli özelliği diyar diyar gezmesidir. O kendi kişiliğini gurbette bulmuş, ruhunun güzelliklerini gurbette keşfetmiştir. Köyünde on-onbeş yıl kadar kaldıktan sonra yine gurbete çıkar. Menzil yine İstanbul’dur.

Bu dönemde İstanbul’da Halk Edebiyatı önem kazanmakta halk şairleri, Divan Edebiyatı’na rağmen, halkın ilgisini çekmektedir. Önemli semtlerde “Semai Kahveleri” , “Aşıklar Mahfeli” denilen kültür ve sanat kulüpleri açılmıştır. “Aşıklar Küthüdası” adı verilen resmi bir görevli buralarda düzeni sağlamakta, sanatçı olmayanları, sanata gölge düşürenleri bu mekanlara sokmamaktadır. Dertli böyle bir ortamda İstanbul’a gelmiştir. Çemberlitaş’taki Tavuk Pazarı’nda bulunan meşhur bir semai kahvehanesinde bir muammayı (bilmeceyi)  çözdü. Muammayı çözene verilecek olan büyük ödülü burada bulunan diğer aşıklar arasında paylaştırdı. Bu durum Şair Dertli’nin İstanbul’da tanınmasını sağladı. 

Sultan II. Mahmut (1784–1839) ülke genelinde birtakım yenilik hareketlerine girişmişti. Ülkenin içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulması için yapılan yenilikler halkın takdirini topladığı gibi, kınaması ve öfkesinede neden oluyordu. Dertli, böyle bir dönemde kıyafet inkilabının bir parçası olan fesin başlık olarak kullanılmasına bir kaside yazdı. Bu kaside fes giyilmesini övüyordu.

“Al renkler bahşeder ruhsare-i hübana fes.

Benzemez mi şah-ı gülde gonce-i handana fes.”

Anlamı: Güzellerin yüzüne fes güzellik katar. Gül dalında gülümseyen goncaya benzemez mi?

Bundan dolayı Sultan II. Mahmut onu huzuruna kabul eder. 2. Mahmut, bu kasidesinden dolayı Dertli’yi över. Çağa’ya ayan yapar. Dertli’nin Çağa Ayanlığı konusunda şüpheler vardır. Şemseddin Kutlu “Dertli” adlı eserinde Dertli’nin hayatı üzerine ilk çalışmayı yapan Çankırılı Talat Efendi’nin, Osmanlı Tarihi üzerine en büyük eserleri vermiş olan Köprülü Fuat Bey ve kendi görüşlerini anlatır:

“Çankırılı Talat Bey, elimizde bulunan özel notlarında, durumu şöyle anlatır: Bolu mutasarrıfının, Dertli gibi gezginci ve derbeder bir aşığı ayan olarak kabul etmesini akıl almaz. İstanbul’dan bir tavsiye getirmiş olsa bile bu tayin uzak bir ihtimaldir. Belki padişah fermanı sunduğu mutasarrıf tarafından şaire bir buyrultu verilmesi imkan dâhilindedir.

Talat Bey, Köprülü Fuat’tan aldığı bir cevaba rağmen: Ayan tayin edilmek suretiyle padişahtan iltifat gören, etrafın muhabbet ve hürmetini kazanan, içtimai mevkii yükselen Dertli… Demektedir.

Dertli’nin, İstanbul&dan Çağa’ya -belki ayanlık ünvanı ile değilse bile- iyi ve kendisinin maddeten manen doyurucu bir görevle döndüğü muhakkaktır.” 16

Dertli’nin Çağa Ayanlığı yaptığına dair Osmanlı Arşivleri’nde bir bilgiye ulaşamadım. Fakat vergi toplama konusunda suçlanması ve günümüzde Dertli’nin sülale adının “Ayanlar Sülalesi” olarak adlandırılması nedenleri ile ben Dertli’nin kısa bir sürede olsa Çağa Ayanı olarak görev yaptığına inanıyorum.

Dertli, Çağa’ya gelerek kendisine verilmiş olan ayanlık görevine başladı. Ayanlık yapanların görevlerinden biriside devletin halktan toplaması gereken vergiyi devlet adına halktan toplayıp devlete vermek idi. Yani ayanlar devletin tahsildarı görevinide yapıyorlardı. Dertli ayanlık görevine başladıktan kısa bir süre sonra hakkında dedikodu ve şikayetler başladı. Bunun nedeni: Dertli’nin halktan topladığı vergileri zimmetine geçirdiği, halktan haraç topladığı iddiaları idi. Bolu Defterdarı Hüsnü Efendi, Dertli hakkında işlem yaptı ve Bolu mutasarrıfı, Dertli’yi görevinden uzaklaştırdı. Dertli, Bolu mutasarrıfı ile Defterdar Hüsnü Efendi’ye kendi usulünce cevaplar vermiş, ama ayanlık görevi sona ermiştir. 

Dertli, bu olay yüzünden Bolu mutasarrıfına sitem eder:

Tahsilden evvel boş yere hiç resm alınır mı?

Sizlerde Beğim, böyle midir adet-i vali?

Anlamı: Tahsildarlık işinden önce halktan keyfi olarak vergi alındığı görülmüş müdür? Daha hiç para almadığım, toplamadığım halde sizler benden para istiyorsunuz. Beyim sizlere göre valilik âdeti bizim gibilerden zorla para istemek, vermezsek bizi suçlu çıkarmak mıdır?  

Defterdar Hüsnü Efendi’den ise anlayış ve hoşgörü beklemektedir:

Gayra göstermek ne hacet defter-i a’malimi

Sen mürüvvet madeni Sancak’ta defterdar iken;

Böyle derman etmemek layık değildir şanına,

Dergehinde Dertli-i biçareniz bimar iken… 

Anlamı: Benim ameller defterimi başkasına göstermeye ne gerek var. Senin gibi bir iyilik, insanlık madeni sayılacak kimse orada deftedar bulundukça. Bu biçare Dertli, senin kapında böyle hasta beklerken, derman olmamak senin şanına, şöhretine yakışmaz.

Şair Dertli’nin, devlete topladığı ve fakat ödemediği paralar yüzünden borçlandığı ve devletin bu paraları onun çocuklarından ve akrabalarından uzun vadeli tahsil ettiği buna da “Dertli Bakayası” adı verildiği kaynaklarda geçer.  17 2. Abdülhamit Han tarafından 1891 yılında bu vergi kaldırılmıştır.

Çağa ayanlığı görevinden alınan Dertli’ye Gerede yakınında Beş Çam geçidinde dolgun bir ücret karşılığında bekçilik görevi verilir. Dertli bir süre bu görevi yapar. Fakat bu iş ona sıkıcı gelir. Tekrar seyahate çıkmaya başlar. Sivas, Zile, Çankırı ve çevre illere gitmektedir. 

1834 yılında Bilecik’in Gölpazarı İlçesi’nde intihara teşebbüs eder ve boğazını keser. Dertli’nin ayanlık görevinden alınma sebeplerinden dolayı çok üzüldüğü kesindir. Ayanlıktan ayrıldıktan sonra sefil, sıkıntılarla dolu bir hayat sürdüğü açıktır.  Bununla birlikte kaynaklarda intihara teşebbüs nedeni olarak genelde, Bektaşi olduğu için, Kerbela’da İmam Hüseyin’e reva görülen işkenceden çok etkilendiği gösterilir. Boğazını kesmiş fakat ölmemiştir. Ses telleri zarar görmüş, türkü söylemekte sıkıntı çekmiştir. Yaşadığı bu kederli günlerinde “Dertli” adını almıştır.

 Şair Dertli’linin mezarı

Şair Dertli’nin hayatında en önemli kişi Alişan Bey’dir. Alişan Bey, Ankara Haymana’da bir aşiret beyidir. Çok zengindir. Malı, mülkü ve geniş toprakları vardır. Dertli ile Alişan Bey’in aralarında derin bir dostluk vardır. Dertli, Alişan Bey’den yaşça çok büyüktür. Dertli, çok zaman Alişan Bey’in yanında kalmış, onun meclisine katılmış, evinde yaşamıştır. Alişan Bey, Dertli’nin hamisi koruyucusudur. Dertli, Alişan Bey’in evinde kaldığı zamanlarda onun kardeşi Bostan Hanım’ı görmüş ve ona aşık olmuştur.  Onun aşkına birçok şiir yazmıştır. 

73 senelik hayatı, Ankara seyahatinde 1845’de sona erdi. Koyun Pazarı’ndaki (Samanpazarı) Cami Mezarlığı’na gömüldü. 1955 senesinde Gerede Kaymakamı Mehmet Berberoğlu zamanında mezarı Şahnalar Köyü’nün karşısında D–100 Karayolu kenarındaki Anıt Mezara törenle getirildi. Her yıl Temmuz ayının ikinci haftası Kültür Bakanlığı işbirliği ile “Şair Dertli’yi Anma Günü” olarak kutlanmaktadır. 

 Şair Dertli’yi Anma Günü

Âşık Dertli, 19. yüzyılda Erzurumlu Emrah ve Seyrani’den sonra Âşık Edebiyatının en tanınmış temsilcisidir. Birkaç çırak yetiştirdiği gibi kendisinden sonra gelen âşıklar üzerinde de etkili olmuştur. Şiirlerinde Divan Şairlerinden Fuzuli ve Bağdatlı Ruhi’nin, halk şairlerinden Âşık Ömer, Gevheri, Kaygusuz Abdal ve Pir Sultan Abdal’ın tesirleri kendini gösterir. 19. yüzyıl diğer halk şairlerinde görüldüğü gibi Dertli de hem aruz hem hece vezniyle şiirler söylemişse de onun başarılı olduğu tür hece veznidir. Geredeli Figani, Mudurnulu Yağcı Emin gibi çırakları vardır.
 

Şiirlerinden Örnekler

TAŞLAMA

Telli sazdır bunun adı

Ne ayet dinler, ne kadı

Bunu çalan anlar kendi

Şeytan bunun neresinde

Abdest alsan aldın demez

Namaz kılsan kıldın demez

Kadı gibi haram yemez

Şeytan bunun neresinde

Venedik’ten gelir teli

Ardıç ağacından kolu

Be Allah’ın şaşkın kulu

Şeytan bunun neresinde

İçinde mi, dışında mı

Burgusunun başında mı

Göğsünün nakışında mı

Şeytan bunun neresinde

Dut ağacından teknesi

Girişten bağlı perdesi

Behey insanın teresi

Şeytan bunun neresinde

Dertli gibi sarıksızdır

Ayağı da çarıksızdır

Boynuzu yok kuyruksuzdur

Şeytan bunun neresinde

KOŞMA

Çekmiş keşidesin, kurmuş okların

Almışlar sinemi nişan kaşların

Hanümanın harap etti çokların

Verdi her gönüle ziyan kaşların

Can telef etmeye kasdi var gibi

Baş başa vermişler çifte mar gibi

Yed-i Haydar’daki zülfikar gibi

Vermez Rüstemler’e aman kaşların 

Aşık öldürmeye tedbir ettiler

Yazdılar fermanın temhir ettiler

Tatar-ı gamzenle el-bir ettiler

Kılmağa dil mülkün viran ettiler

Cevrindir hatırımın na-şad eyleyen

Lütfundur harabımın abad eyleyen

Derdimend Dertli’yi berbad eyleyen

Şahane bakışın, keman kaşların

TAŞLAMA

Ben senin aslından aldım haberi

Aşıklık bilmezsin densizlenirsin

Nafile söyleyip usta eş’arı

Geçip de üst yana şahbazlanırsın

Bir yerde kurarlar bezmi, divanı

Ararsan görünmez mahbub-zamanı

Kimdem ezber ettin sen bu yalanı

Güzeli sevdikçe elfazlanırsın

Yutabilir misin sen bu lokmayı

Öğretirler sana ders okutmayı

İnceden eğirip sık dokumayı

Gider kahvelerde kurnazlanırsın

Dertliye gevherden çekme hesaba

Aşkın yanında var mı cevabı

Okuyabilmezsin, İncil, Kitabı

Gider Aynaroz’da papazlanırsın

DİVAN

Dilbere gülşane oğru gel dedim, gelmem dedi

Remz-i aşıkhane doğru gel dedim, gelmem dedi

Gel dedim, gelmem dedi, nedir muradı dilberin

Yürü bizden yare doğru gel dedim gelmem dedi

Gel ciğer parem dedim, durdu kaden nuş etmeğe

Saki-i devrane gel dedim, gelmeme dedi

Dertli can kurbanın olsun, bir kadem bas yanıma

Na-bedid eyvana doğru gel  dedim gelmem dedi


 13 Kaynak: İdris Keleş, Yeniçağa Tarihi 1, Çağa ve Köylerinin Tarihi.

 14 Şair Dertli’nin nüfus bilgileri ile ilgili yardımlarından dolayı İlçe Nüfus Müdürü Hülya SEYFELİ ve Ahmet KAYIŞ’a teşekkür ederim.

15  M.Z. Konrapa Bolu Tarihi.,  Güzellikler Diyarı Yeniçağa İlçesi, Cumhuriyet’in 70. Yılında Bolu, Ş. Kutlu Dertli, Çankırılı Talat Efendi Aşık Dertli, Hayatı ve Divanı.

16  Ş. Kutlu, Dertli, s.23,24

17  M.Z. Konrapa, Bolu Tarihi, s.32



DİĞER
Çaka Bey (Çakan Bey – Çağa Bey Ölümü 1095) 1
Çağa ve civarının fatihi Çaka Bey’dir. Çaka Bey ve askerleri Bizanslıların elinde bulunan Çağa ve civarını fethetmişlerdir. Bu tarihten sonra Çağa Türkler tarafından iskân edilmiştir. Çaka Bey, Anadolu’nun fethinde büyük yararlılıklar göstermiş olan bir Türk Beyi’dir. Anadolu’da birçok yeri Bizanslıların elinden alarak Türkler’e yeni yerleşim alanları açmıştır. Anadolu’yu Türkleştirenlerin başında gelen bir Türk kahramanıdır. Çağa ve civarı onun zamanında ve onun tarafından Bizanslılar’dan alınmıştır. “Çağa” ismi de Çaka Bey’e izafeten konulmuştur.
Şücaaddin Gazi Süleyman Paşa 4
Candaroğlu Beyliği’nin kurucusu Yaman Candar’ın oğludur. Süleyman Paşa 30 yıl kadar hüküm sürmüştür. Bunun büyük bir kısmını İlhanlılar’a bağlı olarak sürdürdü. Bahadır Han’ın ölümünden sonra tamamen bağımsızlığını kazandı. 
EŞ-ŞEYH HAMZA EFENDİ 11
Osmanlı Devleti’nin Duraklama Dönemi’nde, Çağa’da doğmuş ve Başkent İstanbul’da tahsil görmüş önemli bir zattır Hamza Efendi. 
Hendekçioğlu Halil Ağa 18
Çağa tarihinin önemli şahsiyetlerinden biriside Hendekçioğlu Halil Ağa’dır. Onun Çağa tarihindeki ünü, Çağa’da doğup büyümüş olan Şair Dertli’den gelir. Dertli ile Hendekçioğlu tarihsel bir ikilemi anlatır. Dertli bir halk kahramanı, ezilen ve mazlumu temsil eder. Halil Ağa ise güçlü ve zengin, Anadolu ağalık sisteminin tipik temsilcisidir. 
Kabasakaloğlu Hafız Ahmet Efendi 22
Hendekçioğlu Halil Ağa’nın ölümü veya görevi bırakmasından sonra Çağa Müdürlüğü’ne Hafız Ahmet Efendi getirilir. Hafız Ahmet Efendi 1845 yılı Temettuat Defteri’nde Çağa Kazası’nın Yıldırım Bayezid Camisinin imamı olarak görülmektedir.  Temettuat Defteri’nde ismi Kabasakaloğlu Abdullah oğlu Hafız Ahmet olarak yazılmıştır. Temettuat kayıtlarında Yıldırım Bayezid Camisi’nden geliri yıllık 350 guruştur. Bu miktar o dönemde bir imamın yıllık gelirini göstermektedir. Hafız Ahmet’in, Yamanlar Köyü’nde Kamışoğlu Veli adında bir köylü ile ortak bir tarlası ve 5 adet büyük baş hayvanı vardır. Bugün Yeniçağa’da, Çağa’dan gelen sülaleler arasında “Kabasakal” soyadını taşıyanlar vardır. Bunlar şüphesiz Hafız Ahmet Efendi’nin torunları veya akrabalarıdır. 
Edhem Bey 25
Görüldüğü gibi Kabasakaloğlu Hafız Ahmet Efendi’nin istifa etmesi ile yerine Edhem Bey Çağa Müdürü olmuştur. Yukarıdaki tarihi yazı Edhem Bey’in Çağa Müdürlüğü görevine asaleten atanmasının yapıldığını göstermektedir. 
Hafız Hasan Efendi 26
Hafız Mustafa Efendi 28
Hafız Salih Efendi 30
Sibkat Karamanoğlu 32
Sibkat Karamanoğlu, Bolu’da doğmuştur. 1931 yılında Bolu vilayet heyeti kâtipliği yapmıştır. 1935-36 ve 37’li yıllarda onu Mengen Nahiyesinin nahiye müdür olarak görüyoruz. 1936 yılında Bolu Valisi Salih Cemal Gülen kendisine yapmış olduğu çalışmalardan dolayı bir takdirname vermiştir. 10.01.1937 tarihli Mengen Tan Gazetesi’nde de kendisinde Mengen Kamunbayı yani kaymakamı olarak bahsedilmiştir.
Yaşar Çelik 33
Yaşar ÇELİK, 1927 yılında Şahnalar Köyü’nde mütevazi bir ailenin evladı olarak dünyaya geldi. Annesi Nazifa Lütfiye Hanım, babası Mehmet Çelik’tir. Yaklaşık 15 yaşına kadar köyde okul olmadığından okula başlayamadı ve günlerini köyde babasına yardım ederek geçirdi. 1945 yılında kendilerinin yetiştirdikleri sebze ve meyveleri satmak başka memleketlere de bu mahsulleri ulaştırabilmek adına baba oğul beraber yaptıkları at arabasıyla nakliyeciliğe ilk adımını attı.
Ekrem Doğanay
Bolu ili Gerede ilçesinin Mircekiraz köyünde 1938 yılında doğan İhsan oğlu Ekrem DOĞANAY küçük yaşlarda köy İmam-Hatibi Cafer Hoca'dan ders almaya başladı. Marangoz ustası olan babası ve ağabeyleriyle çevre köy ve şehirlerde çalışarak bu meslekte usta oldu. 
YENKAV
Yeniçağa Gölü

Fotoğraflarla Yeniçağa

YENKAV
Yıldırım Bayezid Camisi

ESKİÇAĞA YILDIRIM BAYEZİD CAMİSİ

YENKAV
Yıldırım Bayezid Hamamı

Camii ile aynı devirde 1398’de Yıldırım Beyazıd adına yapılmış olan Çağa Hamamı, küçük fakat mimari bakımdan önemli olan bir yapıdır.

Gelişmelerden haberdar olun
Bültenimize abone olun